13 Şubat 2017 Pazartesi

Beni Affet: Yani yok, şey yok, ama yok...

Yaman’ın Güneş’i Feride’ye kavuşturmasıyla güle güle dedik geçtiğimiz haftaya...
Bu hafta ise, rengarenk bölümlerle merhaba dedik Beni Affet’in güzel ruhlu ekibine...
Sahi, bir gün dizi final kararı verirse ben oldukça eksik kalacağım... Bir şeyler atıştırırken bile göz ucuyla bakabildiğim, ruhuma “iyiliği ve iyi insanları anımsatarak” beni
gülümseten, hayata bir mola verdiren güzel bir dizi eksilmiş olacak.
O yüzden dilerim uzun ömürlü olsun bu ekip!
Gelelim güldüren öğelere... Geçtiğimiz hafta, “bir fotoğraf kaç biçimde çekilemez?”
temalı sahnelere şahit olduk ve sanıyorum hep beraber güldük. Sahi, ben niye
Murat ve Sıla’ya bakınca gülümsemeden duramıyorum? Sıla’nın masum sevgisinin
gücü mü, yoksa Murat’ın erkek doğasının kaskatı, hafiften öküz hali mi acaba beni
güldüren? Peki ya sizi, sizi hangisi güldürüyor?
Sıla-Murat
Nusret Şenay ve Sıla ikilisinin sahnelerinde gözlerimden yaşlar geldi. Nusret abi oyunculuğunu yine konuşturuyor... “Seni bu işin içine ben soktum, ben çıkartacağım...” Pek bir iddialısın Osman Kozan, ama bakalım sana benzemediğini sandığın oğlun sana benziyorsa o zaman işin nasıl zorlaşacak...
Oyunculukların gün geçtikçe daha başarılı hale geldiğini söylemeden geçemeyeceğim.
Benim gözüm Bahar-Onur ikilisine gittikçe daha bir alışmaya başladı. Neden derseniz?
Hayat da böyle çünkü... İçinde ölüm var, ayrılık var, acı var; ama tüm bunlara rağmen sıfırdan başlayan ve sevgiyle yeniden inşa edilen hayatlar var her birimizin avuçlarında.
Gaye Turgut Evin ve Saim Karakale ikilisinin ekran bütünlüğü, gözüm zaman zaman
Kemal’i ve o aşkın gücünü arasa da, gittikçe daha oturur hale geldi.
Sanıyorum oyuncular da birbirlerine daha çok alıştılar ki bu da ekrana yansıyor...
Saim Karakale-Gaye Turgut Evin

Yaman yavaş yavaş kalbinin buzlarını eritiyor ve aşk sinyalleri vermeye başlıyor. Pardon, aşktan önce kıskançlık gelir... Kalbi buz kesmiş insanlar, ancak kendilerine yavaş yavaş
değen böyle bir ısıyla farkına varırlar çünkü yaşadıklarının... İşte Feride de hem
kendisinin hem de Melis’in içine düşmek üzere olduğu Bermuda Aşk Üçgeni’nde
Yaman beye tam da bu ısıyı veriyor. Yandık ki ne yandık... Feride Cüneyt aşkının külleneceğine ben inanmıyorum, ama sular bulanmadan durulmaz. Hayatta nasıl ki
sürekli bir mutluluk ve aşk hali yoksa, diziler de tam da bu diziyle ilgili ilk yazımda bahsettiğim gibi hayattan aslında... Bize parça parça hayatı anlatıyor. Biz memnun
olsak da olmasak da, her bir parçamızı yansıtıyor bize...
“Yani yok, şey yok, ama yok” Cüneyt bey diyen Yaman’a ilerleyen bölümlerde Cüneyt’in
nasıl bir karşı atakla geleceği bence çok öngörülebilir durumda ama bunu kendime saklıyorum. Melis-Cüneyt cephesinde sıkı bir senaryo beklediğimi ekleyerek...
“Seni affederim, elini tutarım diye geldim ama yapamayacağım...” diyen Kader ve
Mahir cephesinde ise, tam bir karmaşa söz konusu. Mahir sıkıştı kaldı Ceylan’ın elinde...
Kader çabaladı kendisini aşmak için ama olmadı, yapamadı... Egosu yoktu belki
ama gururu vardı. Pek çok kadının sevgisini içine gömmek zorunda kaldığı anlar gibi...
Eline batan bir toplu iğneyle hıçkırıklara boğulacak kadar güçlü olan sevgisine rağmen,
Kader ilk önce Mahir’i Ceylan’a bıraktı. Ama eğer bir kadının susturduğu kalbinin
üzerinde tepinirseniz, sizinle nasıl konuşacağını hayal bile edemezsiniz. İşte Ceren
Yalazoğlu Karakoç’un başarıyla canlandırdığı Kader karakteri de Ceylan’ın kaderini bugünden sonra nasıl etkileyecek hep birlikte göreceğiz. Önder Atakanlı ile
canlandırdığı Mahir karakteri arasında benzerlikler olduğu kadar büyük farklılıklar
olduğunu da hissediyorum. Kendisine henüz diziyle ilgili soru sorma şansım olmadı
ama inşallah yakında...Ama hissettiğim, Önder Atakanlı’nın da zaman zaman
Mahir’e kızdığı, ama ne yapalım senaristler kalem tutuyor :)
Ceren Yalazoğlu Karakoç - Önder Atakanlı



Demem o ki, “Yani yok, şey yok, ama yok!”, Beni Affet’i izlemeye devam! :)

Eline, yüreğine, kamerana sağlık sevgili Bergüzar Demiroğlu!