28 Nisan 2013 Pazar

Dans Etmek: (D)ünyayı (AN)latma (S)anatı...

Beyaz ışıkların, yavaşça aralanan bordo perdelerin arasından yavaşça ortaya çıkarttığı tozlu tahtalar..Evet, bir sahne bu; az sonra yüreğinize dokunacak bir müziğin başlayacağı ve tıpkı siz bir rüyadaymışsınız gibi rengarenk kumaş parçalarının içinde size gülümseyerek ordan oraya uçuşan değişik yüzlerin yer alacağı….Ya da adını koymak gerekirse ”dans edeceği” bir sahne..O değişik gülümsemelerin her biri aslında bir öyküyü anlatıyor….Umudu yada umutsuzluğu, zaferi yada yıkımı, sevgiyi yada nefreti, anıları yada hayalleri….Tek bir koreografinin anlatabileceği kocaman bir yaşamı kısaca..Sahi, nedir "dans"?Hani şu her minik kızın hayallerinden bir kere geçen, yada genelde çoğunluğun "evet ben de bir zamanlar dans ederdim..” diye anımsadığı, kimilerinin dudaklarında sadece bir gülümseme olarak kalmış olan bu "dans" ne gibi gizli harfler taşıyor acaba içinde? 


Klasik bir ansiklopedi tanımıyla sınırlı kalmayacağım ben; çünkü sadece mimik ve jestleri kullanarak bir duyguyu ya da olayı anlatma sanatı değil bence dans.. evet, mimiklerini kullandığın doğru, ama bu sadece senin dans ederkenki duygularını ifade etme şeklin aslında; mutlu olduğunu seni bir rüyada gibi izleyenlere, yada kimi zaman senin yerinde olmak isteyenlere yüreğinle gülümseyerek gösterdiğin, ya da yaşadığın hayal kırıklığını buruk bir tebessümde sakladığın yüz ifadeleri sadece onlar.. Ama anlattıkların o kadar çok ki…. O "acaba bunu nasıl yapıyor, nasıl bu kadar coşkuyla zıplayabiliyor" dediğin bir dansçı, sana "acıya direnen bir mutluluğu" anlatıyor aslında o sahnede.. Ya da hiç ummadığı kadar canı yanarken bir dakika bile dudaklarından eksilmeyen gülümsemesiyle sonuna kadar dansa devam eden o azimli dansçı, aslında senin kendi yaşamında da varolan "gözyaşlarına attığın kahkahaları" temsil ediyor, sen bunu fark etmesen de…. Ve hani senin izlerken saniyelerin nasıl akıp gittiğini anlamadığın o muhteşem gösterinin baş kahramanları, o dört yanı sınırlı tozlu sahnenin içinde uçarcasına dans ederken, ve belki siz bile onun bir yerden diğerine nasıl geçtiğini takip etmekte zorlanırken, o "yaşamın sınırlarına inat özgürlüğü" anlatıyor size hikayesinde….işte bu yüzden dans kelimesi kendi şifresini taşıyor bence içinde….


İşte bu yüzden bence DANS aslında "Dünyayı Anlatma Sanatı" diye geçmeli ansiklopedilerde….Çünkü her yürek sevgiyi anlatmak ister, ya da yarına olan inancını; gökyüzüne edilen masum duaları ve mutluluğun delice yaşanan coşkusunu..Kimi zaman sahnenin bir başından diğer ucuna kadar dönerek giden bir dansçının yerinde olup da o coşkuyu yaşamak istemez misiniz hiç? Ya da partnerinin gökyüzüne kaldırır gibi havalarda uçurduğu o zarif dansçının özgürlüğünü tatmak hoş olmaz mıydı, kimi zaman kendinizi kapana kısılmış gibi hissettiğiniz yaşamın sınırlı hikayesinde..

Biliyor musunuz, aslında hepimizin yaşamı bir hikaye.. Bize sunulan beyaz bir deftere, kendi hikayemizi yazıyoruz nefes aldığımız her saniye..Ve satır aralarına umudu serpiştiriyoruz temiz havayı solur gibi…. ya da gözyaşları damlatıyoruz beğenmediğimiz cümlelerin üzerine….ve saniyeler geçip biz büyürken, kendi masalımızda, kendi yaşamlarımızla dans etmeyi öğreniyoruz aslında, belki de hiç fark etmeden….İşte bu nedenle bizim yaşamlarımız kendi yarattığımız sahnelerimiz aslında, bir yanı anılarımız, diğer yanı hayallerimizle sınırlı olan.. 


En güzel gülüşler provasız olanlardır aslında, işte bu yüzden gülmeyi severiz hepimiz, sırf yaşamı provasız yaşamak zorunda olduğumuz için; ve bu yüzden dansçılar hep gülerler.. Zaman zaman kahkahaların gizlediği gözyaşlarıysa, nazar boncuğu gibidir aslında, bize gülmenin ne kadar özel olduğunu hatırlatacak…. İşte bu yüzden, sana acıyı anlatan bir dansı izlerken akıttığın gözyaşları, yerini, 5 dakika sonra aynı kahramanların canlandırdığı bir düğün sahnesini izlerken dudaklarında beliren gülümsemeye terk ettiğinde, belki de ilk defa anlarsın, bir dansın sana aslında yaşamda karşılaşabileceğin sürprizleri de anlattığını…. Ve sen de seversin sürprizleri; pamuk ipliğine bağlı yaşarken, pamuk helva tadında sürprizleri….
 

Dedim ya, dans böyle bir şey işte, size hayatın ta kendisini anlatan, hatta yaşatan bir sanat….

Dans ediyorsan umutlusundur, inanırsın kendine, yada başaracağını bilirsin; nefes alırsın hayatta ve en önemlisi gülümsemeyi öğrenirsin..Dans ediyorsan, sevmeyi bilirsin karşılık beklemeden, ve paylaşmayı öğrenirsin başka yaşamları.. Dans ediyorsan, başka yürekleri anlamak için konuşmaya ihtiyacın yoktur, hissetmeyi öğrenirsin çünkü; ve hissettirmeyi sevgini senin için özel olanlara….Ve dans ediyorsan, devam etmeyi öğrenirsin korkularına rağmen; tıpkı düşmekten korktuğun halde sırf dans etmeyi sevdiğin için dansa devam ettiğin gibi….Çünkü eğer dans ediyorsan, yaşamayı öğreniyorsun demektir, hiç bir saniyeyi kaçırmadan, tüm yaşaman gereken kalp atışlarında nefes alarak….Tıpkı bir dansçının müziğin her ritmini yakalayıp her saniyeye serpiştirdiği hareketleri gibi, yaşamı saniyelere dağıtabilmeyi öğrenirsin…


Ve unutma, hayat asla kostümlü bir prova değildir; ve sen hayatın dansını asla baştan alamazsın…. O yüzden haydi gel, müzik hala devam ederken, sen de anlat yaşamda kaçırılmaması gereken figürleri….Haydi, gel sen de dans et o sahnede, ve sen de öğren gözyaşlarınla gülümseyebilmeyi….Ve belki bir gün perdeler sizin için açıldığında, ve siz kendi masalınızın sahnesinde keni yaşamınızın dansını canlandırırken, gülümsemeleriniz anlatsın sizden sonrakilere asla tükenmeyen bu ”Dünyayı Anlatma Sanatı”nı….Ve alkışlar, sizin dansınızın perdeler kapanırken sahnede bıraktığı ayak sesleri olsun artık….
Çünkü Dünyayı anlamak ve anlatmak güzel şey, çünkü dans etmek çok güzel….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder