10 Kasım 2014 Pazartesi

Deniz Seviyesi: Okyanuslar Arasında Bir "Damla"

Her filmin hikayesi başka bir kalbe dokunur derler... Deniz Seviyesi (Across the Sea) de, dokunacağı kalpleri özenle seçen filmlerden biri.

Esra Saydam ve Nisan Dağ. İki cesur yürek, yaratıcı, duygusal kadın yönetmen.


Prömiyerini İstanbul Film Festivali'nde yapan, ve Altın Koza'dan En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Müzik, En İyi Görüntü Yönetmeni ve En İyi Kurgu dahil olmak üzere toplam altı ödülle dönen Deniz Seviyesi filminin senaryosu da Nisan Dağ ve Esra Saydam'a ait.

Amerika'da okurken tanışan ve birlikte film çekmeye karar veren bu iki yaratıcı kadının, ilk bebekleri olarak da gördükleri Deniz Seviyesi filmi, izleyiciyi bir kadın kahraman çevresinde dolaştırırken, aslında "her kadının, ve hatta her insanın içinde sakladığı hesap verilmemiş bir hikaye vardır" mesajı veriyor.

İki kıta arasında, Amerika ve Türkiye'de çekimleri yapılan filmin başlıca konusu, Damla isimli, başarılı genç bir kadının geçmişinde bıraktığı, kendisi için bir sevgiliden fazlası olan ilk aşkı ile içsel hesaplaşmasının ardından, kendi geleceğine yürüyüşünün hikayesi.



Baş rollerini Damla Sönmez, Ahmet Rıfat Şungar ve Jacob Fishel gibi oyuncuların canlandırdığı filmde, temel senaryo Damla, ilk aşkı, abisi, sırdaşı, dostu Burak ve centilmen kocası Kevin etrafında dönüyor.

Oynadığı Bir Aşk Hikayesi dizisinde canlandırdığı Ceylan karakteri ile hayatıma giren ve Güllerin Savaşı dizisi ile oyunculuğuna hayran kaldığım Damla Sönmez, filmde yine çok sağlam bir performans sergilemiş. Tuhaf ama, hiç tanımamama rağmen, belki isimsel olarak adaş olduğumuz için yakınlık duyduğum, ancak bundan daha çok hiç tanımasam da ruhsal olarak bir yerlerden tanıyormuşum gibi hissettiğim Damla Sönmez'in rol aldığını sosyal medya üzerinden duyduğumdan beri filmi büyük bir merakla bekleyen ve yine sosyal medyada gönüllü tanıtımını yapanlardan olmuştum.


Filmin konusu itibariyle de ilgimi çekmesi, üzerine Altın Koza'da kazandığı büyük başarı, ayrıca sabırsızlanmama neden oldu.

Nihayet 7 Kasım geldi, ve ben İzmir Karaca Sinema'sındaki yerimi aldım!

Film, eleştirel gözle bakıldığında, küçük bir bütçeyle ve kısıtlı imkanlarla çekildiği kendini hissettiren, ancak tam da bu sebeplerle ortaya konulan işin ayrıca takdir edilmesini hak eden bir film.

Konusu ve oyuncuları itibariyle insanı içine alan, ve duygu aktarımı oldukça güzel yapılmış bir aşk-hesaplaşma-kaldığın yerden devam etme filmi.

Geriye dönüşlerin bir noktada kesilmemesinin daha iyi olacağını, daha detaylı bir anlatımın filmi ve anlatılan karakterlerin geçmişlerini daha iyi görmemizi sağlayacağını ve filmde aksiyondan çok ağır çekim ve profil-duygu bağını gösteren çekimlere ağırlık verildiğini ve bu sebeple bazı yerlerde biraz yavaş kaldığını düşünmekle birlikte, bunun nedeninin yine bütçe olduğunu tahmin ediyorum.

Filmde, çok ince düşünülmüş detaylar var. Mesela, Burak ve Damla'nın karşılaşmalarında, Burak'ın ıslak teninden Damla'nın sırtına düşen bir damla... Sanat vizyonu böyle bir şey dedirtiyor insana...

Çekimlerde Amerikan kültürü ve Türk kültürü farklılıklarını da ara sıra görmeniz olası. Ayvalık'taki çekimlerde ise Türk kültürüne ait yazlık geleneğini görebilirsiniz. Filmin en dikkatimi çeken yanlarından biri ise, amaçları bu muydu bilinmez ama, Damla ve Burak arasında bir zamanlar var olan aşk ve ayrılığın, filmde yer alan iki küçük çocukta görselleştirilmiş olması...


Ahmet Rıfat Şungar ve Jacob Fishel de oyunculukları takdir edilmesi gereken isimlerden. Her ikisi de, oynadıkları karakterin ruhuna güzel bürünmüş, ve acıyı, öfkeyi, idrak edişi, paylaşımı çok güzel aktarmışlar. Yine de, ana karakterin Damla etrafında dönmesinden midir bilmem, Damla Sönmez'in duygu geçişleri gibisi yok. Yüzünü, mimiklerini, gözlerini bu kadar güzel kullanabilen bir oyuncunun önümüzdeki senelerde çok daha iyi yerlerde olacağına iddiaya girerim. Hak ediyor da... Hayatı ve yaptığı işi "oyun oynamak" olarak gördüğünü her röportajında ifade eden be genç, ışıklı oyuncu, yalnızca 1987'li, ama ruhunda kocaman bir sanatçı taşıyan küçük dev bir sanatçı adayı...



 Uluslararası gösterimi Londra Raindance Film Festivali'nde yapılan Deniz Seviyesi filminin yönetmenleri Saydam ve Dağ, kadına eleştirel gözle bakıldığı günümüz Türkiye'sinde çok güzel ve çok yaratıcı, çok doğru bir iş yapmışlar. İnandıklarının peşinden gitmiş, ve engellere takılıp düşmemişler. Sırf bu sebeple bile, bu filmi gidip lütfen izleyin! Bir gün, onların filmlerinde, dünyaca ünlü yönetmenlerin filmlerinde hissettiğiniz duygudan çok daha fazlasını bulabileceğinize eminim.

İnanmak hayal etmekle başlar; ve en güzel eserler inanınca ortaya konulur. Çünkü sanat yaşamaktır.
Deniz Seviyesi, Okyanuslar arasında kalmış bir "Damla" hikayesi... Kendi damlanızı keşfetmeye doğru yol alırken, onunla tanışın, bir okyanus kazanabilirsiniz...

http://www.youtube.com/watch?v=IdHC1kLB0Dk






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder