26 Kasım 2014 Çarşamba

Mevlana'nın Çağrısı: Semanın Dansla Büyük Buluşması

Yine gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir ol, ister put perest ol, ister mecusi,
İstersen yüz kere de bozmuş ol tövbeni yine gel,
Bizim dergahımız, umutsuzluk kapısı değil umut kapısıdır
Yine gel, ne olursan ol, yine gel...

----

22 Kasıım 2014-İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının muhteşem ışığında açıldı Sabancı Kültür Sarayı'nın bordo perdeleri seyirciye...

Beyazlığın hakim olduğu kıyafetlerin arasında sahnede yeniden can buldu dünyanın en evrensel felsefelerinden biri: Mevlana...

Müziklerini Can Atilla'nın yaptığı, koreografisi Mehmet Balkan'a ait eser Mevlana'nın Çağrısı, ikinci kez izlediğimde de ilki kadar başka diyarlara aldı götürdü beni.

Ney sesinin insanın iliklerine işlediği, bir anlatıcının sesiyle başlayan temsil, tek perdeden oluşuyor ve insanı bir an bile sahneden koparmayacak kadar içine alıyor.

Kendinizi adeta 13. yy.'da Konya'da dolaşırmış gibi hissettiğiniz eser, Mevlana düşüncesinin toplumda kabul görmesi, Şems-i Tebrizi ile karşılaşma, semanın doğuşu ve yaygınlaşması, Şems’in kayboluşu, Mevlana’nın yedi öğüdü ve çağrısını anlatıyor sahnedeki her bir karede.

Başrollerde İZDOB baş balerini Aslı Çilek ve değerli balet Dolun Doyran...  Şems rolünde ise Egemen Kement...

    
Gevher Hatun'u canlandıran Aslı'nın bakışlarına acı ve sevgi, bedenine Gevher Hatun'un ruhu kaçmış gibi hissediyorsunuz adeta. Öyle güzel canlandırıyor... Her mimiğinde rol yapmadığından emin olduğunuz, dans etmeyen, yaşayan nadir balerinlerden Aslı... ve ışığı da tam da buradan geliyor zaten. "Sahnede olmak için yaratılmış" dediklerinizden...





İzlediğim ilk temsilde, ünlü semazen Ziya Azazi sema dönüyordu. Kendisinin emeklerini yadsıyamam ama, değerli balet Dolun Doyran, Ziya Azazi'yi kesinlikle aratmıyor. Aratmamak ne kelime, adeta Dolun'un içine Mevlana dolmuş... O derece yoğun bir duygu akımı geliyor sahneden izleyiciye... O döndükçe, dünyanın hiç bilmediğiniz bir boyutunu keşfediyorsunuz sanki...




Parlaklar...

Dansçının gücünün nereden geldiğini anlatan en güzel temsillerden bence Mevlana'nın Çağrısı.

Evrendeki en temel hareketin "dönme" olduğunun vurgulandığı, dünyanın kendi etrafında dönüşüyle sema arasındaki ilişkinin anlatıldığı balede, dünyayı, insanı, herşeyin ne kadar içiçe olduğunu, herşeyin döndüğünü ve dönüştüğünü, insanın esas gücünün de içindeki hiç görüp dokunamadığı bir kaynaktan geldiğini deneyimliyorsunuz sanki her adımda, dönüşte, uzanışta. Ve belki de, dansı bu kadar büyülü bir gerçeklik yapan da işte tam da bu; hissettiğimiz herşeye hakim olan bedenimizin aktarabildiği tüm duyguları içermesi...

Tolga İyiuyarlar, Emre Kaynarsu, Doruk Demirdirek, Yasemin Altınel,  Burcu Olguner, Cihan Genek, Gökhan Bucuga ve Bülent Özdemir, farklı temsillerde başlıca rollerde yer alıyorlar.

Üst beden ve kolların sıklıkla koreografide kullanıldığı balede, vücut dili yer yer kaynağa uzanışı, duayı, dönüşü anlatmak için kullanılmış ve insanı adeta gökyüzündeki ilahi ışığa çağırıyor. Yerinizden kalkıp hiç görmediğiniz ama varlığını bildiğiniz bir şeye kavuşma hissi duyuyorsunuz...ve bu duyguya direnmek güç...





Temsilin ortasında, Aslı Çilek ve Egemen Kement'in suretlerinin yansıtıldığı bir barkovizyon kullanılmış. Adem ve Havva, ve yasak elma hikayesi... İnsanı, insana, insanla anlatabilmek tam olarak böyle birşey dedirtiyor insana...


30-31 Ocak 2015 ve 28-29 Nisan 2015 tarihlerinde de sahnelenecek olan bu eseri kesinlikle kaçırmamanızı öneriyorum!

Mevlana'nın Çağrısı... Sözün özü, hiçbir sema bu kadar dans dolu, hiçbir dans bu kadar hayat dolu olmamıştı...

Tüm İZDOB sanatçılarının emeğine, bedenine, yüreklerine sağlık...Işığınız daim olsun!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder